26 Mart 2012 Pazartesi

O BÜYÜLÜ AN

     Hani biraz da olsa kişisel gelişimin ucundan tutmuş herkesin bildiği birşey vardır. İçimize özümüze bakacağız  o saf sevginin olduğu en içte ki en parlak noktamıza ulaşacağız. Bunu nasıl yapacağımızla ilgili her üstat kendince yöntemler anlatır.Arınmak , koşulsuz sevgiyi yaşamak, kendin olmak, geçmişini affetmek, an da kalmak ilk aklıma gelenler bunlar. Herkes için kendine iyi gelecek farklı yollar vardır , her yol hepimizi o saf sevgiye götürür diye bir kural yok bence. Nasıl ki her insanın parmak izi farklı dna kodu farklı işte o mucizeyi yaşadığı yol yöntemde farklı olmalı. Herkesin kendi cümleleri olmalı. Başarmış bir kişinin  gittiği yoldan gitmek her zaman aynı yere götürmeyebilir.O kadar çok parametre var ki doğduğumuz andan itibaren bambaşka kişiler olmak için. Mümkün mü aynı şeyleri yaparak iyileşmek, hiç sanmıyorum. Size o büyülü anı sadece uzun çalışmalar sonucu yada meditasyonlarla falan değil hergün yaşamanın mümkün olduğunu söylesem ne düşünürsünüz. 
    Bir futbol maçında seyirci olduğunuzu hayal edin. bütün o karmaşa uzun kuyruklar hatta küfür kıyamet ortalık yıkılırken onca şeyi neden çekeriz hiç düşündünüz mü? Tek bir büyülü an için. Topun ceza sahasında  futbolcunun ayağından çıkıp kaleye doğru giderken yavaş çekimde havada durmuş gibi binlerce kişinin  nefeslerini tuttuğu , binlerce kişinin aynı noktaya kitlendiği ve zamanın durduğu o an. Aslında hiç farkında olmadan yaptığımız gerçekten tüm benliğimizle kendimiz olduğumuz gerçekten yaşadığımızı hissetiğimiz  tüm duvarların kalktığı ve bunu  tanımadığımız bir sürü insanla paylaştığımız o büyülü an.
    Bir bale gösterisi, bir müzik parçası , bir kelebeğin uçuşuna odaklandığımız an , bir çocukla kucaklaşmak bunların hepsi aslında sadece kendimiz olduğumuz ,içimizle özümüzle bağlantıya geçtiğimiz o büyülü anlar.
Her gününüz büyülü anlar ile dolsun.
Sevgiler...

    

22 Mart 2012 Perşembe

Aşk mı ? Korku mu ?

Kime sorsak aşkı ister ,aşkı özler ,aşka inanmaz , aşkı ciddiye almaz , aşka doymaz , aşksız yaşayamaz .....Daha neler duyarız neler. Her insanın aşkla ilgili belirgin bir düşünce kalıbı vardır. Dikkat ederseniz düşünce kalıbı dedim yani  biz farkında olmadan planlamadan bilinçaltımıza yerleşmiş atıklar. Neden atık olarak tanımladım diye sorarsanız söyliyeyim. İnsan olarak şöyle bir özelliğimiz vardır. Bir konuda ki düşüncemiz ya eski deneyimlerden yada başkalarının deneyimlerinin yansımalarından oluşur. Dışardan bize bilinçsizce dayatılmış   fikirler ,öğretiler ..Peki aşk hakkında neden bu kadar çok fikrimiz vardır ama cesaretimiz yoktur. Pekçok konuda olduğu gibi aşkın kendisi de sonrasında hissettirdiikleri de  bizi fazlasıyla korkutur. Bizi bloke eden en büyük duygumuz korkudur. Aldatılmaktan, terkedilmekten , kullanılmaktan , yalnız kalmaktan , kendimizi kaptırmaktan  say say bitmez. Ve bu korkularla hareket edipte aşkı doyasıya yaşamak ne mümkün. Bu korkular bizim aşkla ilgili düşüncelerimizi belirlerken biz ise her zaman durumu ve duygularımızı bir yana bırakır karşımızda ki insanları sorgularız yargılarız suçlarız. Alçak adam o kadını tercih etti, Değmezmiş o kadar fedakarlık yaptım, Seviyorum ama  ya o beni sevmiyorsa uzar gider böyle.Korku enerjisi bizi olduğumuz gibi olmaktan ,ne hissettiğimizi anlamaktan ve en önemlisi yaşamın içinde akmaktan alıkoyar. Gitti güzelim aşk fırsatları. Halbuki ne olduğumuz ne hissettiğimiz ve ne istediğimiz konusunda net olabildiğmizde aşk da bizimle mutluluk da .Korkmadan sevelim, korkmadan aşkı yaşayalım , kalıpların dayatmaların ötesinde olanı görebilelim. İnanın orda bizi çok güzel şeyler bekliyor. Sevgiyle,  Aşkla kalın.

14 Mart 2012 Çarşamba

Sivas'a Ağıt

Pir Sultan muştusunu aldım
Varılmaz yollardan geldim
Bir de baktım ne gördüm
Küllenmiş Sivas ilim

Ahu gözüm görmeyeydi
Bilir aklım bilmeyeydi
Tutar elim tutmayaydı
Küllenmiş sivas ilim

Yanan insan Can' larmıydı
Yakan ise şeytanlarmıydı
Nasıl etti nasıl kıydı
Küllenmiş Sivas ilim

Hava sakin belki pustu
Söylenen türküm sustu
Cehalet kinini kustu
Küllenmiş Sivas ilim

Cahide Hicran OMAÇ

13 Mart 2012 Salı

PARA


Para denince aklınıza ilk ne geliyor ?
-Güç
-Güven
-Rahatlık
-Mutluluk
Bunların hepsi  paranın size hissettrdiği duygular. Şundan eminim ki çok parası olduğu için mutsuz olan kimse yoktur. Kimimiz para kazanmanın peşinde kimimiz kazandığı parayı korumanın peşinde.Bir şekilde herkesin parayla doğrudan bir ilişkisi var. Modern dünyanın vazgeçilmez metasıdır para. Ve toplumda kazandığımız para bizim yaşam biçimimizi belirler çoğunlukla. Bu yüzden kolay harcamamız için uygulanan taktiklere karşı .uyanık olmalı ve mücadele etmek zorundayız. Tasarruf etmeyi bilmeyenler zararlarını başka türlü çıkarmaya çalışırlar. Ve bu zincirleme olarak herkese bulaşır ve hayatımıza yansır
Şunu nadiren duyarız yılda birkaç milyon kazanan birinin işine otobüse gittiğini yada 1990 model arabasını değiştirmeyi düşünmediğini ,cep telefonu kullanmadığını yada döküntü bir modelle idare ettiğini. Bunlar duyduğumuzda bizi şaşırtan örneklerdir. Çünkü genel algımız paranın satın alabileceği şeylerin imkanlar elverdiğince satın alınması gerektiği. Tüketmenin ,daha iyisini daha hızlısını daha yenisini istemenin sonu yok. İnsanoğlunda ki bu doyumsuzluk güdüsü her zaman daha çok paraya sahip olmayı beraberinde getirmiştir.Biz de yokken 5-10 mln doları olan bir adamın neden çalıştığını neden daha fazla para kazanmak için uğraştığını merak ederiz. Benim o kadar param olsa keyfime bakarım deriz. Ancak her zaman daha fazlası vardır .Burda atladığımız bir konu var oda parayı kazanmak kadar korumanın da ne kadar zor olduğu ve gerekliliğidir. İstatistiklerin çok net işaret ettiği bir konu örneğin şans oyunlarından para kazanıp zengin olan insanların zaman içinde o parayı yönetmeyi başaramadıkları için tekrar eski günlerine geri döndükleridir. Parayı kazanırken gösterdiğimiz çaba ve azmi korumak içinde göstermemiz gerekiyor. Elbette bunun için finansçı olmanız gerekli değil. Ama herkesin kendi parasını yönetmeyi bilecek kadar bu konulara ilgili olması gerekir. Türk insanının  para ile ilişkisinde kalıplaşmış bir takım alışkanlıklar vardır. Altına yatırım yapıp yastık altında bekletmek, dolar her zaman iyidir mantığı ile ona yatırım yapmak, Gelişmeye açık bölgeleri keşfedip oralara gayrimenkul yatıımı yapmak.  Bu üçü en bilindik ve sıklıkla kullanılan yöntemlerdir.  MasterCard  tarafından MasterIndex araştırması, Türk halkının eline geçen fazla parayı nasıl değerlendireceğini ortaya koydu. 11 il merkezinde yapılan araştırmada Türk halkı cebinde fazladan 40 bin TL’si olsa, bu parayı öncelikle ev veya daire almak ,sonraki tercih altına yatırım.
Peki bu bilindik yöntemleri de aslında ne kadar biliyoruz. Kulaktan duyma ,Falanca abi dedi ki ,gazetelerin ekonomi sayfaları, ne var canım bunda ben en alasını kendim yaparım duygusu ile.... Farkındaysanız hiçbiri  bir analiz yöntemi değil. yada bilinçli bir seçim .Bu yöntemleri kullanarak başarılı olmuş kişilerde elbette var. Ancak istikrar kelimesini bu durumlar için kullanmamız pek mümkün değildir.
O halde öncelikle parayı kazanırken  neler yapmalıyız sorusuna cevap arayalım. Kazancınız ne olursa olsun mutlaka bütçe yapmalısınız. Eğer gelir gider dengenizi iyi kurabilir ve tasarruf edecek bir şekilde bütçe yaparsanız,öncelikle borçluluk zihninin sizde yaratacağı negatif etkiden kurtulur ve para biriktiriyor olmanın hissettireceği pozitif duygu  ile her zaman kendinizi bolluk içinde hissedersiniz. Elbette sabit gelirli birinin aylık ufak tasarrufları ile zengin olmasını bekleyemeyiz. Fakat bir yerden başlamak gerekir değil mi...İşiniz ve kazancınız ne olursa olsun sizi sıkıntıya düşürecek borcunuzun olmaması her zaman fırsatları değerlendirme lüksünü beraberinde getirir. Atılım için enerji ve motivasyonu sağlar. Paranın harcanması  konusu da oldukça önemlidir. Harcamalarınızı yaparken bütçenizin gelir gider dengesini bozacak kalemlerden ,çok ucuz diye alınmış gerçekten ihtiyaç olmayan şeylerden kaçınmanız gerekir.





Bir diğer konu da paraya verdiğiniz değerdir. Emin olun ona nasıl davranırsanız oda size öyle davranacaktır.
Parayı harcarken gösterdiğiniz tutum cimrilik yada savurganlık (her ikisi de iyi değil) onun size akışını belirleyecek bir detaydır.
Esas konumuz olan kazandığımız parayı nasıl koruyacağımıza gelirsek;
Yukarı da bahsettiğim bilindik yöntemler zaman zaman faydalıdır. Ancak istikrarlı bir koruma ve büyüme için daha profesyonel yöntemler gerekir. Öncelikle yatırım araçlarını iyi tanımakla başlanabilir. Nedir bunlar;
-Altın , döviz, yatırım fonları, mevduat, borsa , bono ve tahviller , türev araçları dediğimiz aşır riskli enstrümanlar ,  emtialar ve gayrimenkul .....Şunu önemini  vurgulayarak söylemek lazım ki bu araçların hepsi aynı anda yükselmez yada düşmez. Dünya ekonomisi özellikle teknoloji çağına girdiğimizden beri globalleşmenin hızlı etkisi ile bu araçların tamamı etkileşim halindedir. Bu ne demek paranın girdiği enstrümanlar yükselir paranın çıktığı enstrümanlar ise düşer. Arz talep dengesi en kolay anlayabileceğiniz tanım. Tabi doğal olarak diyebilirsiniz ki nereden bilicez paranın nereye girdiğini .Üstelik vahşi kapitalizmin çarkları her zaman büyük balığın küçük balığı yemesi üzerine dönerken. İşte burada algılarımızın nasıl işlediği çok önemli. Genelde satılmak istenen bir malın reklamı daha çok yapılır daha çok pompalanır . Örnek eğer  tv de  altın fonlarının ne kadar iyi getirdiğini anlatan banka reklamları görmeye başladıysanız 1. Seçenek şimdi altına yatırmak lazım algısı olabilir 2. Seçenek ise bunu satmaya çalışıyorlarsa demek ki fiyat artık riskli algısı olabilir.
Bir başka trik ise yine beynimizin en kolay yıkandığı algılarımızla oynandığı mecra tv ler. Eğer tv de ki ekonomi yorumcuları hep bir ağızdan aynı şeyi söylüyorsa orda bir sıkıntı var demektir. Düşünün ki dünyada milyarlarca dolarlık dev yatırımları olan  yatırımcılar ve finans şirketleri herkesin bildiği tv lerden açıkça söylenen bir durumdan fayda sağlayabilirler..
Aklınız alıyor mu hiç. Bu dev yatırımcılar büyük balık olduğuna göre sistemin onların lehine işlemesi gerekmez mi.  Amerikan halkı para sistemimizdeki hileyi bilseydi ertesi gün devrim olurdu. Demiş ; Henry Ford....
Burada size komplo teorilerinden gizli politikalardan söz etmiyorum ancak çok bilinen bazı yöntemlerin altında yatan gerçek nedenleri görmenizi istiyorum.
.Bu demek değil ki tv her konuşan sisteme hizmet ediyor. Ama genel bir toplu güdüm varsa orda şüphe duymak gerekir. O halde nereye ve kime güven duyacağız . Burada mutlaka küçük birikimleriniz dahi olsa bankaların ve yatırım şirketlerinin profesyonelleri ile yakın temasta olmak gerekir.  Nasıl mahallede eti nasıl sevdiğinizi bilen bir kasabınız varsa yada sebzenizi güvenle taze aldığınız manavınız yine sizin risk anlayışını bilen ve buna uygun yönlendirmelerde bulunan bir profesyonel ile bağlantınızın olması gerekir. Zamanınız ve ilginiz varsa kendinizde bu bilgilere ulaşıp analiz edebilirsiniz tabi. 21 yıllık meslek hayatım boyunca pek çok ünv öğrencisinin bölümleri olmadığı halde belki de sadece nasıl kolay para kazanırım dürtüsü ile finans konularına ilgi gösterdiklerine şahit oldum. Tabi burada yine önemli bir konu nasıl kasabın manavın iyisini bulmak gerekirse yatırımlarınız konusunda da size en uygun kişiyi bulmaktır. O yüzden önce kendi risk anlayışınızı ve beklentinizi belirlemek onu iyice anlamak gerekir  Yatırım araçları bu sebeple 2 ana bölüme ayrılır  Sabit getirili enstrümanlar ve Sabit getirili  olmayan  enstrümanlar. Getirisi sabit olan yatırım araçlarının en bilindikleri mevduat, yatırım fonları , hazine bonosu  ve tahviller .
Riskli gruba girenler ise borsa , döviz , türev araçları  gayri menkuller ve emtialar.


Yukarı da bahsettiğim gibi risk algınıza göre seçeceğiniz entrümanları piyasa şartlarına göre tercih etmek ve yatırımlarınızı buna göre yapmak sizi zaman içinde çok farklı yerlere taşıyabilir. Risk algınızı analiz ederken dikkat etmenizi tavsiye edeceğim bir konuda eğer riskli yatırım araçlarını tercih edecekseniz mutlaka kaybına tahammül edebileceğiniz bir miktarla denemeniz. Atıl para olması yani size her an acilen gerekecek bir para olmaması çok önemlidir. Bir diğer önemli konuda riskli araçları kullanırken anaparanızın üstünde kredili miktarlarla yatırım yapmanız ,tecrübeyle sabittir ki borsada yada türev araçlarında battım diyen kişilerin çok büyük kısmı bu kredili durumlardan dolayı tüm paralarını kaybetmiştir. 
Örnek vermek gerekirse 100 tl niz var 100 tl de kredi kullanıp 200 tl lik mal alıyorsunuz malın değeri çok özel spesifik durumlar dışında hiçbir zaman sıfıra düşmez ama dediğim gibi bir kredili pozisyonda %50 değer kaybettiğinde sizin paranız sıfır olur. Ne kadar kolay değil mi batmak...
Şunu unutmayın yatırımın büyüğü küçüğü yoktur .Fakat paranın zaman içinde değerini kaybetmesi bir gerçektir. Özellikle son 50 yıldır uygulanan enflasyonist politikalarla para durduğu yerde yokolabilen bir değerdir. Bu sebeple öncelikli amaç paranızın değerini korumak daha sonra ise onu artırmak olmalıdır.  Biraz da altından  söz etmek gerekirse ; genel algı sağlam bir yatırım aracı olduğu yönündedir. Yüzyıllardır süregelen bir alışkanlıkla altın her zaman popülaritesini  koruyan  olumlu  ve güvenilir algılanan bir araç olmuştur. elle tutulur bir araç olmasının bunda oldukça etkisi vardır. Ancak son yıllarda azalan altın rezervleri talebin fazlalığı fiyatı fahiş noktalara yükseltmiş ve riskli bir duruma getirmiştir.  Herkes tüm finans sektörüne hakim olacak diye bir kural yok ancak mutlaka tüm yatırım araçlarını tanımanızı  risk algınızı belirlemenizi ve size dayatılmaya çalışılan durumları iyi analiz edebilmenizi şiddetle tavsiye ederim Ve tabi çevre faktörünü de unutmamak gerekir. Ne olmak istiyorsanız o kişilerle arkadaşlık edin diye bir söz vardır. Yani kendi parasını yöneten yada belli sistemlerin içinde doğru şekilde yer alabilen kişilerle temasta olmanız sizi bu işleri öğrenmeye ve başarılı olmaya bir adım daha yaklaştıracaktır.
SEVGİLERİMLE 

KIZLARIMIZ

benim 2 kızım var...ikisine de namaz kılmayıda öğrettim dans etmesinide...onlara özgür iradelerine güvenmeyi de öğrettim..uçlardan uzaklaşıp ortada buluşmayı öğrettim..karşıt fikirlere el uzatmayı öğrettim...insanların kendi yarattığı sanal kavramlardan,akımlardan etkilenmeyip gerçek insan olmayı öğrettim...büyüdüklerinde nasıl bir hayatları olacağını bilmiyorum,ama emin olduğum bişey var ki sağduyulu ve vicdanlı birer insan olacaklar....ve ben onlarla gurur duyacağım...rahat uyu Türkan hocam....

AÇILIM

AÇILIM
açılımdan bahsetmek istedim size. çelişkiyi benim gibi herkes duyumsuyor mu yoksa sorgulamadan olanları izliyormuyuz merak ettim.mahallede kapı komşumuz kürt,çiğköfte yapar yeriz hepbirlikte.düğünlerine gideriz rengarenk eğlencelerde sevinçleri paylaşırız.sonra bir karabulut çöker gündeme şehit cenazeleri boy boy ekranlarda gösterilir.birlikte ağlarız yine.giden sizden mi bizden mi diye bakmadan.. 
mecliste de kürt milletvekilleri var.onlar bizim komşunun vekilleri.iş oraya varınca biraz korkuyoruz,yargılıyoruz,kimliklerini isteklerini sorguluyoruz ve kızıyoruz.benim aklımda hep şu soru takılı kalıyor.bizim komşuda gerçekten o vekillerin istediklerini istiyormu,onlar gibi düşünüyormu.komşumu ikiyüzlü hem ağlayıp hem de içten içe nefret ediyormu bu vatandan.yoksa vekillermi ikiyüzlü,hem vekilliğin rantın sefasını sürüp hemde hakları varMIŞ ve verilmiyorMUŞ gibi mi yapıyorlar....taraflar da da çelişki kendi içinde de çelişki...samimiyet yoksunu bir millet olduk o yüzden.artık millet bile olamamanın ezikliği içinde...

Sivas Katliamı

Sivas katliamı davası zaman aşımına uğradı..
Yazıklar olsun bu memleketin hakimine , savcısına ,adaletine, mahkemesine ,toplum vicdanına ,aydınlarına , gazetecilerine , politikacılarına , bürokratlarına , 37 kişinin canını gözgöre göre zevkle hayvanca alan canilerin arkasında duran bütün İNSANSILARA yazıklar olsun.........